Bu Blogda Ara

10 Aralık 2016 Cumartesi

Değişim, Hemen Şimdi...

Üretim ve Teknoloji

Finansal piyasalardan ne kadar konuşsak da, reel sektör her zaman uzun vadeli büyümenin dinamosudur. Üzülerek özellikle son yıllarda sanayi üretim endeksinde ciddi bir sıkışma açıkça görülmektedir.


Özet olarak 2009'da %10'a yakın bir küçülme, 2010 ve 2011 yıllarında toparlanma ile devam eden süreç 2012 - 2015 arasında %3 ortalama ile büyümüştür. Ne yazık ki 2016'da negatif bir büyüme olacak gibi görülmektedir. (Veriler  TÜİK'den alınmıştır.)

Bu tablo bize üretim performansımızın son 5 yıldır istediğimiz gibi artmadığını gösteriyor. Bu sonucu 2006 ve 2007 yıllarında %7 ortalama ile üretim büyümesi sağlamamızdan görebiliyoruz.

Bu noktada başka ülkelerle bu grafiği karşılaştırmak daha anlamlı olacaktır. Öncelikle bu büyüme oranlarını Almanya, Fransa veya Amerika gibi ülkelerle karşılaştırırsak performansımızın çok iyi olduğu sonucuna varabiliriz. Bu karşılaştırma bu ülkelerin üretim hacimlerine bakıldığında anlamsız olacaktır.

Bu sebeple karşılaştırma amacıyla Polonya'yı seçtik. Polonya 2004'de Avrupa Birliğine girmiş gelişmekte olan 38 milyon nüfusa sahip bir ülke. Elbette farklı dinamiklere sahip olsa da bu karşılaştırma bizim için bir ölçü olabilir.



Yukarıdaki grafikte Polonya'nın istikrarlı bir büyüme trendine sahip olduğunu görüyoruz. Özellikle 2013'den itibaren %5 gibi ortalama büyümeye ulaştığını görüyoruz. (Kırmızılar Polonya, Maviler Türkiye)

Bu noktada Polonya'yı seçme nedenin özellikle yazılım ve ARGE konusunda oldukça etkili çalışmalar yürüttüklerini görmemdi. Elbette bu subjektif bir değerlendirmeydi. Bu sebeple iki ülkenin yüksek teknoloji ihracatlarını karşılaştırmak doğru olacaktır.


Yukarıdaki grafikte mavi ile Polonya'nın Yüksek Teknoloji ihracatı görülmektedir, 2015'de Polonya'nın yüksek teknoloji ihracatı toplam ihracatının %9'una ulaşmıştır. Bu oran bizde ise %2 civarındadır. Peki bu durumun sebebi nedir? Niçin Türkiye'nin yüksek teknoloji ihracatı, bu kadar düşüktür? Bu noktada ARGE harcamalarını karşılaştırmanın yararlı olacağını düşünüyorum.


ARGE


Polonya'nın ARGE harcamalarının GSYH'ya oranına baktığımızda gördüklerimiz ise bizi çok daha fazla şaşırtıyor. 2014 OECD verilerine göre Polonya'da bu oran %0.94, Türkiye'de ise %1 yani az da olsa biz Polonya'dan oransal olarak daha fazla ARGE harcaması yapmaktayız. İşte bu noktada ilginç bir soru ortaya çıkıyor, Polonya bizimle aynı ARGE harcamasını yapıyorsa nasıl ihracatının %9'unu yüksek teknoloji ürünlerine bağlı yapıyor? Bence bu soru oldukça kritik. Bu noktada %1 ARGE yatırımının yetersiz olduğunu da not etmek istiyorum ama biz ARGE harcamalarını niye verimli kullanamıyoruz?

Bu noktada analizi biraz daha derinleştirdiğimiz-de ARGE için en önemli noktalarından biri olan insan kaynağına geliyoruz. 

OECD'nin STI raporlarını internetten araştırırsanız sizin de göreceğiniz gibi;
  • Fen ve Teknolojide istihdam edilenlerin oranı Türkiye'de%12, Polonya'da %26. Yani iş gücümüzün çok daha az bir kısmı Fen ve Teknoloji alanında çalışıyor.
  • Son zaman da çok sık duyduğunuz PISA testinde yıllardır Polonya Türkiye'den çok daha iyi durumda görünüyor. Detaya indiğimizde şunu görüyoruz, Polonyalı yüksek kaliteli öğrencilerin başarısı Türk kaliteli öğrencilerden çok daha iyi; buna karşın, Türk düşük kaliteli öğrenciler, Polonyalı düşük kaliteli öğrencilerden daha başarılı. Bu ne demek? Türkiye yüksek kaliteli öğrencilerini yeteri kadar iyi yetiştiremiyor.
  • Diğer ilginç bir nokta ise patent konusunda Polonyalıların patenlerinin yaklaşık %35'i yabancı bilim adamları ile ortak alınırken bu oran Türkiye için sadece %7. Bu durum uluslararası bilimsel çalışmalarda içimize kapalı olduğumuz gösteriyor. Halbuki Türkiye'nin gelişmekte olan bir ülke olarak uluslararası bilgi paylaşımına aç olması gerekiyor. 
ARGE için yatırım, insan gücü ve teknoloji kullanımı büyük öneme sahip. Hep övündüğümüz genç nüfusumuzu kaliteli iş gücüne çeviremedikçe ARGE yatırımlarını tek başına arttırmamız ne yazık ki anlamlı olmuyor. Bu noktada soruna gerçekçi yaklaşmamız çözüm için çok önemli.

Eurostat istatistiklerinde kurumsal inovasyon projesi yapan firma oranımız Polonya'dan çok daha fazla. Aslında Türkiye teknoloji konusunda ilerlemek istiyor ama en büyük eksiklik yetişmiş insan gücü ve teknoloji konusunda dışa bağımlılığımız.

Bunlara ek olarak Polanya Start-up noktasında da oldukça hızlı ilerliyor. Bu konuda http://www.forbes.com/sites/alisoncoleman/2016/05/20/poland-on-track-to-becoming-a-major-european-tech-startup-hub/#6b110aa7431b makaleyi okuyabilirsiniz. Ama en dikkat çekici nokta Start-up'ları %54'ünün ihracat yapıyor olması.

Bu noktada ana amacım Polonyayı övmek yada Türkiyeyi yermek değil. Ama dolar kuruna gösterdiğimiz ilginin daha çoğunu göstermemiz gereken ana sorunlara odaklanmamız. Bu açıdan da Polonya güzel bir örnek.

ARGE, değişim inovasyon sadece para yada istek ile değil aynı zamanda uluslararası iş birliği, kaliteli insan gücü ve yüzü dünyaya dönük girişimcilik ile oluyor.

Teknoloji


Türkiye ve teknoloji yan yana geldiğinde kurduğumuz cümlelerin çoğu ne kadar iyi bir pazar olduğumuz ile ilgili. Çok genç nüfus, e-ticaret gelişiyor, mobil kullanım yüksek gibi. Elbette bu noktalarda değerli ama bizim mutlaka teknoloji üretmemiz gerekiyor. Tüm yazılım teminimizi Amerika, Avrupa'dan yaparak, arada biraz palazlanan şirketleri de yabancılara satarak bu döngüyü kıramayız. Yabancıya satışlara karşı değilim ama markalar hala yerel iken yapılan satışlar global markalar çıkarmamızı engelliyor.

Endüstri 4.0'dan söz edilirken, çoğu Türk şirketi yabancı firmaların çözümler geliştirmesini bekliyor. Özel sektörde Start-up ürün ile Microsoft çözümlerini karşılaştırmaya çalışan garantici yöneticilerin kararları zaten az olan marka çıkarma şansımızı yok ediyor.

Konuyla ilgili yorumlarınızı bekliyoruz.


İlgili Linkler




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder