Bu Blogda Ara

29 Aralık 2016 Perşembe

Start-up'çılık Oynamak !

Start -up

Girişimcilik ekonomi için önemli konulardan biridir. Bunu red etmek mümkün değildir. Özellikle yazılım gibi giriş bariyerinin düşük olduğu bir iş modelinde çok hızlı başarıya ulaşmak, dünyadaki örneklere baktıkça heyecanlanmamak mümkün değildir. Google, Facebook derken herkesin Start-up olası gelir.

Yanılsama

Start-up'ların başarı oranı çok düşüktür. Eğer tutkunuz yoksa, kaybetmeyi göze alamıyorsanız. Start-up dipsiz bir kuyudur. Bu iş sadece para için yapılacak bir iş değildir. Eğer hedefiniz para ise milli piyango bileti daha iyi bir tercih olabilir. Bana Yemek Sepeti demeyin, lütfen hikayelerini okuyun. Elbette olmaz demiyorum ama şirketi kurdum milyonlar geliyor rüyasını unutun !

Yatırım

Yatırım alırsanız ki Türkiye'de hiç kolay bir süreç değildir, sadece fikir ile almanız çok küçük bir ihtimaldir. Lütfen yatırım parasını size verilen bir ikramiye gibi düşünmeyin. Bu yatırım size değil şirkete yapılır. Ve belki dışarıda çalışırken alacağınızdan çok daha düşük bir maaş alırsınız. (Hiç almayanlar da var o ayrı.)

Fikir

Müthiş bir fikriniz var ve bunu kimse yapmamıştır. Bu çok düşük bir ihtimal olmakla birlikte elbette mümkündür. Ama eğer böyle bir fikriniz varsa yatırımı Türkiye'de aramayın, atlayın uçağa gidin SF'ya. Türkiye'de niye yatırım aramayın? Udemy'inin geçmişini araştırın anlarsınız. Türkiye'de yapılan yatırımlara yakından bakın anlarsınız.

Angel

Melek yatırımcılar çoğunlukla melek değildirler. Özellikle ülkemizde çok küçük paralarla çok şey yapmak isterler. Hepimiz gibi aşırı fırsatçıdırlar. Girişimci hızlı zengin olmak ister ama melek yatırımcı daha da hızlı zengin olmak ister. 15 -20 paralı arkadaş melek yatırımcı olup, kurbanlık danaya girer gibi yatırım yaparlar. Bu bir noktaya kadar normal olsa da, bu parayı gayrimenkule yatırsam daha iyi olur diye düşünen bir anlayış bizi bir yere götürmez.

Kurumsal Müşteri

Eğer bir Start-up'sanız kurumsal müşteriye ulaştığınızda heyecanlanırsınız. Kurumsal müşteriler ise start-up'ı bedava çalıştırılacak ekip olarak görürler. İlk önce ürününüzü incelerler sonra şunlarda olsa iyi olur derler. Bir süre sonra sizi parasız çalıştırılan zeki gençler olarak kabul etmeye başlarlar. Her departman müdürü farklı bir istekle size gelir ve proje sizin hayal ettiğiniz yoldan çıkabilir. Elbet müşteriyi dinlemek önemlidir ama eğer projeniz harika diye başlayıp, şunları da bir yapın, deneyelim beğenirsek bakarız diyen, konuyla derinlikli olarak ilgilenmeyen müşteri adaylarınız varsa ciddi bir tuzağa düşüyor olabilirsiniz.

Start-up'çılık Oynamak

Start-up işsiz kaldığınızda yapılacak bir aktivite değildir. Start-up ücretsiz iş yapan arkadaş grubu değildir. Mutlaka fırsat maliyetini düşünün. Yatırım almak için iş yapmayın. İnanmadığınız bir ürünü sadece ürün olsun diye çıkarmayın. İlk olmak önemli gibi görünse de aslında başarılı olanlar çoğunlukla ilk yapanlar değildir.

Kararlarınız net olsun. Kaybederseniz de onlarla kaybedin.

İyi yazılımcı, tasarımcı, mühendis olabilirsiniz başarınızla bunun bir ilgisi yoktur. Bazen doğru zamanda doğru yerde olmak ile olmamak arasında çok büyük fark olabilir.

Uzun lafın kısası tutkulu bir fikriniz ve bunu yapabilecek potansiyeliniz varsa girişimcilik çok zevkli olabilir. Ama biz de yaparız abi mantığı, size Start-up'çılık oynatır. Yatırımcı, müşteri arasında kendi hayalinizden çıkıp mutsuz olursunuz.

Sonuç olarak Samuel Beckett'en bir alıntı ile bitirmek istiyorum.

"Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil."
Read More »

20 Aralık 2016 Salı

Robot Yetiştirmek !

ChatBot Nedir?


ChatBot'lar mesajlaşma uygulamaları üzerinde çalışan ve insanlarla etkileşime geçerek mesajlaşmanın doğallığında iletişim sağlayan yazılımlardır.



ChatBot Yetiştirmek



Bebek ChatBot'lar: Bu ChatBot'lar oldukça aptaldırlar. Belirlenen bir akış diyagramına uygun olarak istenen bilgileri kullanıcıdan alırlar. Bunu yaparken küçük menüler, öneriler ve evet/hayır sorularını kullanırlar. Bu halleriyle bu tip ChatBot'lar form doldurmayı mesajlaşma ortamına taşırlar. Bu tip ChatBot'lar yeni bir kullanıcı deneyimi sunarlar ama yüksek senaryonun doğru seçilmesi çok önemlidir.


Çocuk ChatBot'lar: Bu tip ChatBot'lar NLP algoritmalarını kullanarak ne dediğinizi anlamayı çoğunlukla başarırlar. Bu açıdan biraz daha zeki görünebilirler. Farklı şekilde sorulan soruları yakalarlar, uygun cevabı bulurlar ve bu açıdan güzel iş çıkarırlar. Ama fazla olgunluk beklerseniz yanılırsınız.


Yetişkin ChatBot'lar: Bu tip ChatBot'larla oldukça rahat sohbet edebilirsiniz. Hatta bir kişilikleri olduğunu bile düşünebilirsiniz. Sizin alışkanlıklarınızı öğrenir tavsiyede bulunurlar, bu sayede hızlı ve etkin sonuçlar doğurabilirler.


Bir ChatBot Yetiştirmek?


Bir ChatBot yetiştirmek kolay bir süreç değildir. Her ChatBot'un bir mesleği, bir özel hayatı vardır. Bu açıdan doğru bir iş akışı çevresinde öğrenerek gelişen ChatBot'lar yetişkinliğe ulaştularında çalışanların en iyi arkadaşı olabilirler.

Bu sebeple iş süreçlerinde ChatBot'ları staj yapması süreçlerle ilgili verileri toplayarak kendilerini eğitmleri gerekmektedir.

hızlıYOL Teknoloji olarak, ChatBot'ların eğitimleri için en önemli noktalardan birinin IoT entegrasyonu olduğuna inanıyoruz. Çünkü IoT ile fiziksel çevre ile etkileşen ChatBot aslında duyu organları ile Robot haline geliyor.

Stajyer ChatBot'ları özellikle tekrar eden iş süreçlerinde işe almayı düşünüyorsanız bizi ulaşın;

info@hizliyol.com



Read More »

10 Aralık 2016 Cumartesi

Değişim, Hemen Şimdi...

Üretim ve Teknoloji

Finansal piyasalardan ne kadar konuşsak da, reel sektör her zaman uzun vadeli büyümenin dinamosudur. Üzülerek özellikle son yıllarda sanayi üretim endeksinde ciddi bir sıkışma açıkça görülmektedir.


Özet olarak 2009'da %10'a yakın bir küçülme, 2010 ve 2011 yıllarında toparlanma ile devam eden süreç 2012 - 2015 arasında %3 ortalama ile büyümüştür. Ne yazık ki 2016'da negatif bir büyüme olacak gibi görülmektedir. (Veriler  TÜİK'den alınmıştır.)

Bu tablo bize üretim performansımızın son 5 yıldır istediğimiz gibi artmadığını gösteriyor. Bu sonucu 2006 ve 2007 yıllarında %7 ortalama ile üretim büyümesi sağlamamızdan görebiliyoruz.

Bu noktada başka ülkelerle bu grafiği karşılaştırmak daha anlamlı olacaktır. Öncelikle bu büyüme oranlarını Almanya, Fransa veya Amerika gibi ülkelerle karşılaştırırsak performansımızın çok iyi olduğu sonucuna varabiliriz. Bu karşılaştırma bu ülkelerin üretim hacimlerine bakıldığında anlamsız olacaktır.

Bu sebeple karşılaştırma amacıyla Polonya'yı seçtik. Polonya 2004'de Avrupa Birliğine girmiş gelişmekte olan 38 milyon nüfusa sahip bir ülke. Elbette farklı dinamiklere sahip olsa da bu karşılaştırma bizim için bir ölçü olabilir.



Yukarıdaki grafikte Polonya'nın istikrarlı bir büyüme trendine sahip olduğunu görüyoruz. Özellikle 2013'den itibaren %5 gibi ortalama büyümeye ulaştığını görüyoruz. (Kırmızılar Polonya, Maviler Türkiye)

Bu noktada Polonya'yı seçme nedenin özellikle yazılım ve ARGE konusunda oldukça etkili çalışmalar yürüttüklerini görmemdi. Elbette bu subjektif bir değerlendirmeydi. Bu sebeple iki ülkenin yüksek teknoloji ihracatlarını karşılaştırmak doğru olacaktır.


Yukarıdaki grafikte mavi ile Polonya'nın Yüksek Teknoloji ihracatı görülmektedir, 2015'de Polonya'nın yüksek teknoloji ihracatı toplam ihracatının %9'una ulaşmıştır. Bu oran bizde ise %2 civarındadır. Peki bu durumun sebebi nedir? Niçin Türkiye'nin yüksek teknoloji ihracatı, bu kadar düşüktür? Bu noktada ARGE harcamalarını karşılaştırmanın yararlı olacağını düşünüyorum.


ARGE


Polonya'nın ARGE harcamalarının GSYH'ya oranına baktığımızda gördüklerimiz ise bizi çok daha fazla şaşırtıyor. 2014 OECD verilerine göre Polonya'da bu oran %0.94, Türkiye'de ise %1 yani az da olsa biz Polonya'dan oransal olarak daha fazla ARGE harcaması yapmaktayız. İşte bu noktada ilginç bir soru ortaya çıkıyor, Polonya bizimle aynı ARGE harcamasını yapıyorsa nasıl ihracatının %9'unu yüksek teknoloji ürünlerine bağlı yapıyor? Bence bu soru oldukça kritik. Bu noktada %1 ARGE yatırımının yetersiz olduğunu da not etmek istiyorum ama biz ARGE harcamalarını niye verimli kullanamıyoruz?

Bu noktada analizi biraz daha derinleştirdiğimiz-de ARGE için en önemli noktalarından biri olan insan kaynağına geliyoruz. 

OECD'nin STI raporlarını internetten araştırırsanız sizin de göreceğiniz gibi;
  • Fen ve Teknolojide istihdam edilenlerin oranı Türkiye'de%12, Polonya'da %26. Yani iş gücümüzün çok daha az bir kısmı Fen ve Teknoloji alanında çalışıyor.
  • Son zaman da çok sık duyduğunuz PISA testinde yıllardır Polonya Türkiye'den çok daha iyi durumda görünüyor. Detaya indiğimizde şunu görüyoruz, Polonyalı yüksek kaliteli öğrencilerin başarısı Türk kaliteli öğrencilerden çok daha iyi; buna karşın, Türk düşük kaliteli öğrenciler, Polonyalı düşük kaliteli öğrencilerden daha başarılı. Bu ne demek? Türkiye yüksek kaliteli öğrencilerini yeteri kadar iyi yetiştiremiyor.
  • Diğer ilginç bir nokta ise patent konusunda Polonyalıların patenlerinin yaklaşık %35'i yabancı bilim adamları ile ortak alınırken bu oran Türkiye için sadece %7. Bu durum uluslararası bilimsel çalışmalarda içimize kapalı olduğumuz gösteriyor. Halbuki Türkiye'nin gelişmekte olan bir ülke olarak uluslararası bilgi paylaşımına aç olması gerekiyor. 
ARGE için yatırım, insan gücü ve teknoloji kullanımı büyük öneme sahip. Hep övündüğümüz genç nüfusumuzu kaliteli iş gücüne çeviremedikçe ARGE yatırımlarını tek başına arttırmamız ne yazık ki anlamlı olmuyor. Bu noktada soruna gerçekçi yaklaşmamız çözüm için çok önemli.

Eurostat istatistiklerinde kurumsal inovasyon projesi yapan firma oranımız Polonya'dan çok daha fazla. Aslında Türkiye teknoloji konusunda ilerlemek istiyor ama en büyük eksiklik yetişmiş insan gücü ve teknoloji konusunda dışa bağımlılığımız.

Bunlara ek olarak Polanya Start-up noktasında da oldukça hızlı ilerliyor. Bu konuda http://www.forbes.com/sites/alisoncoleman/2016/05/20/poland-on-track-to-becoming-a-major-european-tech-startup-hub/#6b110aa7431b makaleyi okuyabilirsiniz. Ama en dikkat çekici nokta Start-up'ları %54'ünün ihracat yapıyor olması.

Bu noktada ana amacım Polonyayı övmek yada Türkiyeyi yermek değil. Ama dolar kuruna gösterdiğimiz ilginin daha çoğunu göstermemiz gereken ana sorunlara odaklanmamız. Bu açıdan da Polonya güzel bir örnek.

ARGE, değişim inovasyon sadece para yada istek ile değil aynı zamanda uluslararası iş birliği, kaliteli insan gücü ve yüzü dünyaya dönük girişimcilik ile oluyor.

Teknoloji


Türkiye ve teknoloji yan yana geldiğinde kurduğumuz cümlelerin çoğu ne kadar iyi bir pazar olduğumuz ile ilgili. Çok genç nüfus, e-ticaret gelişiyor, mobil kullanım yüksek gibi. Elbette bu noktalarda değerli ama bizim mutlaka teknoloji üretmemiz gerekiyor. Tüm yazılım teminimizi Amerika, Avrupa'dan yaparak, arada biraz palazlanan şirketleri de yabancılara satarak bu döngüyü kıramayız. Yabancıya satışlara karşı değilim ama markalar hala yerel iken yapılan satışlar global markalar çıkarmamızı engelliyor.

Endüstri 4.0'dan söz edilirken, çoğu Türk şirketi yabancı firmaların çözümler geliştirmesini bekliyor. Özel sektörde Start-up ürün ile Microsoft çözümlerini karşılaştırmaya çalışan garantici yöneticilerin kararları zaten az olan marka çıkarma şansımızı yok ediyor.

Konuyla ilgili yorumlarınızı bekliyoruz.


İlgili Linkler




Read More »